DOĞAN CÜCELOĞLU
Mersin'in Silifke ilçesinde 11 çocuklu bir ailenin 11.
çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve ortaokulu orada bitirmiştir. Ankara ve
Kırklareli'de liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun
olmuştur. ABD'de Illinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji doktorasını
yapmıştır.
Türkiye'de Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde çalışmış, Fulbright bursu
ile Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak
bir sene görev almıştır.
Türkiye'de Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde çalışmış, Fulbright
bursu ile Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi
olarak bir sene görev almıştır.
1980-1996 yılları arasında ABD'deki Fullerton şehrinde Kaliforniya Eyalet
Üniversitesi'nde görev yapmıştır. 1996'dan bu yana Türkiye'de üniversite
öğrencilerine, öğretmenlere, ana babalara ve iş adamlarına yönelik seminerler,
konferanslar ve atölye çalışmaları düzenlemektedir.
İRFAN
ERDOĞAN
Master ve doktora öğrenimini de ABD’de Columbia
Üniversitesi’nde yaptı. ABD’de yedi yıla yakın bir süre kaldıktan sonra 1992
yılı sonunda yurda döndü ve İstanbul Üniversitesinde göreve başladı.
Üniversitedeki görevine devam ettiği sırada, 12 Mayıs
2006-2008 tarihleri arasında Talim ve Terbiye Kurulunun başkanlığı
yapmıştır. Yirmi birinci başkanı olarak görev yaptığı dönem boyunca, eğitimle
ilgili hayalini kurduğu birçok çalışmaya imza attı. Ayrıca XVII. Millî Eğitim Şûrası’nın
düzenlenmesine de öncülük etti.
Halen İstanbul Üniversitesi öğretim üyeliği görevini
sürdüren İrfan Erdoğan’ın yayınlanmış çok sayıda makalesi ve
kitabı bulunmaktadır. Artı Eğitim Dergisinin 2014
yılında düzenlediği bir organizasyonda “Yılın Eğitimci Akademisyeni” seçildi. Oyun, Yaşam ve Eğitim adlı bir derneğin
kurulmasına ve aynı adla bir derginin çıkarılmasına da öncülük etti.
ÖĞRETMEN OLMAK
Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan'ın bu kitabı öğretmenlik mesleğine gönül
vermiş, kendini bu bölüme adamış öğretmen ve öğretmen adaylarına kaynak
niteliğinde bir eser oluşturmuşlar. Nasıl bir öğretmen sorusunu cevaplarken,
eğitim çevresi için önemli isimleri de unutmayarak sohbetlerini de o kişilere
adamışlardır.
Eğitim bir cümledir. En asil ögesi öğretmendir. Çünkü öğretmen eğitimin
başlatıcısı, geliştiricisi ve uygulayıcısıdır. Öğretmen tıpkı bir cümlenin
öznesi gibi eğitimin en temel ögesidir. Eğitim öğretmenle başlar; tıpkı
cümlenin özne ile başlaması gibi. (Bu paragrafı okuyunca acaba öğretmen
merkezli bir yaklaşımdan mı bahsediliyor diye aklımdan geçmişti ki Doğan
Cüceloğlu, İrfan Erdoğan’a sorup cevap alana kadar.)
D. Cüceloğlu: Peki, öğrenci nesne mi?
İ. Erdoğan: Öğrenci de öznedir. Öğretmenin varlığı doğrultusunda öğrenci de
kendini ve davranışlarını değiştirerek özne pozisyonu alabilir ve olmalıdır.
Öğretmen – öğrenci arasında kurulacak olan etkileşim her ikisinin de aktif
olmasını sağlayabilir.
Eğitim mekanik değil organik bir süreçtir. Yani, doğallık olmalıdır.
Öğretmen olmak ve öğretmenlik yapmak birbirine çok benzeyen ama aynı anlama
çıkmayan iki kavramdır. Olmak; adanmayı gerektiren ve fedakarlık gerektirirken,
yapmak; görev bilmektir. Öğretmenlik yapmak; zamanında dersime başladım,
anlattım, yeteri kadar alıştırma yaptırdım, disiplini de sapladım ve saatim
doldu. Bugünkü görevimi tamamladım. Bir öğretmen elbette bunları da yapmalıdır
fakat yeterli değildir. Öğretmenlik yapmayı aşıp öğretmen olmak gerekir. Çünkü
öğretmen olmak, öğretmenin belirlenmiş görevlerinin ötesini geçip; hissederek,
yaşayarak, kendini adayarak, öğrencisiyle bütünleşerek var olmasıdır. Öğretmen
olmak, öğretmenle öğrencinin birbirlerini hoşça bakabilmeleridir. Bu iki kavram
arasındaki farkı gören kişi ilk adımı atmış olur. Fakat farkına varmak da
yetmez kişinin değişimi gönülden istemesi gerekir. Ve bunu becerebilenler her
şeyi fırsata çevirip harikalar yaratabilirler.
Mesleği ve konumu ne olursa olsun her insan, öğretmen olma vasıflarını
sergileyerek halihazır da sürdürmekte olduğu mesleği daha iyi icra edebilir.